
Filistin sorununun görünürde beş noktada toplandığı düşünülür: 1) İsrail’in toprak işgali. Bugün tarihi Filistin topraklarının ancak yüzde 22’si Filistinlilerin elinde, bunların üzerinde de hükümran olarak yaşamıyorlar; 2) 2,5 milyon Filistinli mültecinin trajik durumu; 3)
Dünyanın çeşitli ülkelerinden getirtilmiş Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilerin evlerine, bağ bahçelerine yerleştirilmesi; mal ve mülklerinin çalınması ve Filistinlilerin sistemli bir biçimde etnik arındırmaya tabi tutulması; 4) Kudüs’ün nihai anlamda statüsü; 5) Mescid-i Aksa’nın yıktırılıp yerine Süleyman Mabedi’nin yaptırılmak istenmesi.
Bu beş sorun çözülmedikçe Ortadoğu, İslam dünyası ve elbette dünyanın ana sorunu veya asıl deyimiyle “sorunların anası Filistin” sorunu çözülmeyecek. Nihai anlamda bu beş sorunun nasıl bir çerçevede çözüleceğini şimdiden tam olarak bilemiyoruz. Ancak şu anda bütün dünya “İsrail’i tanıyın” diye Filistinlilere baskı yapıyor. Filhakika Hamas dahil, Arapların ve Müslüman ülkelerin neredeyse tamamı zımnen İsrail’i tanımış durumda. İstenenler şunlar: a) İsrail, 1967’de işgal ettiği toprakları boşaltsın. Bu demektir ki, 1948’den sonra işgal ettiği topraklar artık onundur. b) Mültecilerin geri dönmesine izin verilsin, çalınan mal ve mülkler sahiplerine iade edilsin. c) Doğu Kudüs, Filistin devletinin başkenti ilan edilsin (Bu demektir ki artık Kudüs’ün tamamı üzerinde hak iddia etmekten vazgeçilmiş.) Bu üç noktayla Hamas’ın da yetineceğini bilmeyen yok. Bu, temel bir gerçektir; ama İsrail’in savaş makinesi kadar güçlü olan propaganda makinesi, Filistinlilerin ve Arapların a) Antisemitik olduklarını, b) İsrail’i güvenli sınırlar içinde tanımayıp haritadan silmek istediklerini ve c) Terörist, vahşi bir güruh olduklarını tekrarlayıp duruyor. Maalesef bu propagandaya inanan nice insan var.
Bugün bu antisemitizm konusunda İsrail’in ve onu kayıtsız şartsız destekleyen Batı’nın nasıl bir ikiyüzlülük ve anlam çarpıtması içinde olduğuna işaret etmeye çalışacağım. Başlangıçta şunu söyleyelim ki, hiçbir Arap (Türk, Kürt, Paki, Fars, Malay vb.) eğer dininin değerlerini iyi biliyorsa antisemitik olamaz. Antisemitizm İslamiyet’te haramdır. Çünkü bir topluluğu dininden veya etnik kökeninden dolayı lanete mahkum etmek, aşağılamak, birtakım haksızlıklara ve mağduriyetlere uğratmak büyük bir suçtur. Bu çerçevedeki antisemitizm Batı’ya aittir.
Ancak bugün İsrail, “antisemitizmden, Siyonizm’e karşı olmak ve bir ulus devlet olarak İsrail’in hukuksuzluklarına, cinayetlerine, işgal ve işkencelerine ses çıkarmamayı” anlamamızı istiyor. Bu anlamda kim İsrail’in gözünün üstünde kaşı var diyecek olsa anında antisemitik ilan edilir. İsrail, bu sayede, bütün dünya milletleri için geçerli olan her norm, kural ve hukuki bağlayıcılıktan kendini muaf tutabiliyor, göz göre göre bir halkı kırıma uğratıyor.
Antisemitizmi onu tarih sahnesine çıkartan hakiki anlamına irca etmemiz gerekir. Yani semitik olan bir topluluğun sırf Sami ırkından geliyor diye aşağılanması ve bazı haksızlıklara uğratılmasının suç ilan edilmesi. Tabii ki burada ince bir nokta var. O da şudur: Sadece Yahudiler değil, Filistinliler ve Araplar da Sami ırkından gelmektedir. Bizim kökenimiz birdir ve hatta İbn Haldun’un evrensel terimlerini kullanmak gerekirse biz bütün Müslümanlar “neseb” bakımından değil, “sebep” bakımından birbirimize bağlıyız ki, bizim atamız Hz. İsmail’dir; Hz. İsmail, İbrahim aleyhisselamın ilk oğludur. Ondan sonra Sara’dan doğan Hz. İshak, Yahudilerin atasıdır. O halde en başta Araplar ve Yahudiler amca çocuklarıdır. Hepimiz Semitik kökenden geliyoruz.
Ancak başka vesilelerle ifade ettiğim üzere, Yahudi inanışına göre Sara, özgür ve efendi idi, hatta Tanrı’nın kızı bir kraliçe idi. Hz. İsmail’in annesi Hacer ise Mısırlı bir cariye idi -bir rivayete göre de siyahi idi-. O halde Hz. İsmail ve çocukları ikinci sınıf insan grubunu teşkil eder; onların hakları Hz. İshak ve çocuklarınkilerle aynı seviyede tutulamaz.
Şimdi soruyoruz: Bu apaçık bir ayrımcılık ve antisemitizm değil mi? İsrail, bu dini-tarihi gerekçeden hareketle Filistinlilere kan kusturuyor; dünya susuyor. Peki, bu tür dini/ırkçı belirlemeleri çoktan kültür dünyasından çıkarttığı iddia edilen Batı (Avrupa ve ABD) nasıl bu antisemitizme hiç ses çıkarmıyor?
ahmet